gevrek gevrek çalan
basbayağı eski bir nota
ses eski, en eskisinden
seslen: eski!
eklenirken keyifler üst üste
belli, bir şeyler eksi
toplanmıyor dağılanlar
dağıtanlar, dağılanlar
belli, bu son solo
en iyi sesi tellerin,
gitarın telleri eski
ah hınzır gitar
yetişti hızır gibi
büyüttü, yetiştirdi bizi
dünyamız daha yeşil,
ellerimiz daha yeşil
esiriyiz artık
yediklerimizin, içtiklerimizin
göğüslerine şehvetle
dalıp dalıp dağıldığım
hınzır bir gitar bu çalan
geziniyor parmaklarım
gitarın perdelerinde
ses yok
tın yok
cın
dın yok
fişi çıkmış bu dünyanın
parmaklarım göğüslerinde
Cuma, Aralık 31, 2010
Cumartesi, Aralık 25, 2010
Ben Geldim
bıkkınlar,
sıkkınlar,
huzursuzlar,
moralsizler,
cansızlar,
kansızlar,
berduşlar,
dertliler,
evsizler,
dilsizler,
ötekiler,
berikiler,
kötüler,
kötücüller,
kırılanlar,
kırılganlar,
kırıcılar,
acılılar,
ben geldim.
kendi güvenli limanlarımdan
bir süre için, yalan söyler gibi
söylediğim yalana inanır gibi
inandırır gibi
sever misiniz beni,
yalana dolana
sıvana sıvana
gelen beni
ben geldim,
açın kolarınızı da
sarılalım, sarılalım
çok konuşturmayın beni,
açığa çıkar banka hesaplarım
gizli hesaplarım
iç hesaplarım
hesaplaşmalarım
ben geldim
önce sarılın
sonra darılın
sonra sarılın
sonra salın
salın ki gideyim
kendi limanlarıma
sever gibi yapın,
yapar gibi sevin
bir yanım kalsın
burada
sıkkınlar,
huzursuzlar,
moralsizler,
cansızlar,
kansızlar,
berduşlar,
dertliler,
evsizler,
dilsizler,
ötekiler,
berikiler,
kötüler,
kötücüller,
kırılanlar,
kırılganlar,
kırıcılar,
acılılar,
ben geldim.
kendi güvenli limanlarımdan
bir süre için, yalan söyler gibi
söylediğim yalana inanır gibi
inandırır gibi
sever misiniz beni,
yalana dolana
sıvana sıvana
gelen beni
ben geldim,
açın kolarınızı da
sarılalım, sarılalım
çok konuşturmayın beni,
açığa çıkar banka hesaplarım
gizli hesaplarım
iç hesaplarım
hesaplaşmalarım
ben geldim
önce sarılın
sonra darılın
sonra sarılın
sonra salın
salın ki gideyim
kendi limanlarıma
sever gibi yapın,
yapar gibi sevin
bir yanım kalsın
burada
Cuma, Kasım 19, 2010
Unutulmak
unutulmak korkusu yaşayanlar var. yarına kalmak mümkün mü, değil mi, bunun ötesine geçmişler. yarın olacak mı, olmayacak mı, bunu sormuyorlar dahi artık. bir çok sorunu çözmüşler. belli soruları aşmışlar, belli durumları veri olarak kabul ediyorlar, bunun üzerine yaşıyorlar. eski ve klasik sorular ile kafalarını bulandırmamayı tercih etmişler. haklılık payları var kendi içlerinde. saygı duymak lazım. haksızlıkları dahi olsa, onları ikna edecek değilim-değiliz. kaldı ki ben-biz, herhangi bir klasik sorunun peşinde miyiz ki, onları hizaya getirelim, inanılmaz derecede sağlam argümanlarla akıllarını yerle bir edelim. sırtlarını dayadıkları ağaçları köklerinden söküp, onları bizim onlara göre çoraklaşmış ve dümdüz ovamıza indirelim (birisini köklerinden söküp sanki o havadaymışcasına bir yere "indirmek", kelimeleri ne kadar hoyratça ve özensiz kullanmaktır, sadece kelimenin tınısını beğenip yerli yersiz zikretmektir).
hasılı, bir iki soru ileriye gittiler diye kimseyi hakir görmemek lazım. "temelsiz" diye değerlendirmemek lazım (deminki kökler örneğine tekrar hoyratça bir tezat, yakıştırma, yalnız bir defa kökleri var dedik, ve bir defa da söktük o kökleri, geri dönüş yok). bizim derdimiz kendimizle olmalı. ya da artık tekile dönebilirim: benim derdim benimle olmalı, benimle olanlarla değil -bak sen şu işe!-. soru neydi peki, unuttum, yukarıya baktım, hatırladım: unutulmak?
unutulmaktan korkan bir grup insan var. en azından birden fazla tanıdığım "unutulmaktan korkan" olduğu için bir grup diyebilirim. onları gruplandırarak, dünya üzerinde kalan diğer insanları da başka bir grup olarak ele alarak "unutulmaktan korkan" insan grubunun diğer gruptan farklarını ortaya koyabilirim. bu grubu bir defa grup olarak adlandırdığım için onu alt gruplarına ayırabilir, keyfiyetle veya somut nedenlerle daha da alt gruplara, ta ki her bir bireyi ayrı tipolojilerle sınırlanayana kadar aşağılara inebilirim. daha da aşağılık bir iş yapamam denebilir, çünkü bu iş sonunda tamamen keyfiyete dayanabilir. keyfine göre insanları bölmenin cezasını eşime sorup öğrenebilirim, ya da aşağılık olmaya alışırsam bu çaba içerisinde cezaları hiç önemsemeyebilirim. belki cezanın büyüklüğü karşısında şoke olabilir, yurt dışına kaçmayı bile düşünebilirim. bütün bunları daha ne kadar ileri gideceğimi bilemediğim için aklımdan geçiriyorum, geçiriyorum ki yarın bir gün hazırlıksız yakalanmayayım, sınır kapılarında, hava alanlarında...
unutulmaktan korkan insanlar var. birisini çok yakından tanıyorum. ondan daha da yakından tanıdığım başka bir kişi daha var. ama o kendinden bu kadar aşağılık bir biçimde bahsedilmesini istemez. eğer ondan bahsetmeye başlarsam nerede duracağımı ben de bilemeyeceğimden, girişemiyorum unutulmaktan korkanlara onu örnek olarak göstermeye.
tanıdığım kişi, anlatacağım olan tanıdığım, çok iyi bir insan. yol gösterici, ayrıca gösterdiği yolları takip eden bir kişi. bir çok konuda, oldukça fazla konuda veya. o kadar yol kat etmiş. o kadar ki, yine de tanıdığı, tanıştığı herkesin kendisini hatırlamasını, yalnız hatırlamak da yetmez elbet, iyi bir şekilde hatırlamasını diler. belki de binlerce insanla tanışmıştır, konuşmuş, gezmiş, yemek yemiştir. onlarla geçirdiği zamanlardan geriye çok iyi bir intiba bırakmak ister. yalnız şunu atlamamalı, unutulmaktan korkan insan grubunun alt gruplarından birisine mensuptur, o alt grup da yaptıkları-ettikleri yalansız, riyasız olanlardır. bu gruptakiler bir şeyler için çabalarlar. çabalarını çabalarlarken düşünüp kurup çabalamazlar. bir iç dürtü ile hareket ederler. adını koyamadıkları bu dürtü sayesinde çabalarını sanki olması gereken buymuşcasına yapmalarına neden olur. hayat tarzıdır, davranış kalıbıdır, sürekli bir çabadır yaşayışları...
...
hasılı, bir iki soru ileriye gittiler diye kimseyi hakir görmemek lazım. "temelsiz" diye değerlendirmemek lazım (deminki kökler örneğine tekrar hoyratça bir tezat, yakıştırma, yalnız bir defa kökleri var dedik, ve bir defa da söktük o kökleri, geri dönüş yok). bizim derdimiz kendimizle olmalı. ya da artık tekile dönebilirim: benim derdim benimle olmalı, benimle olanlarla değil -bak sen şu işe!-. soru neydi peki, unuttum, yukarıya baktım, hatırladım: unutulmak?
unutulmaktan korkan bir grup insan var. en azından birden fazla tanıdığım "unutulmaktan korkan" olduğu için bir grup diyebilirim. onları gruplandırarak, dünya üzerinde kalan diğer insanları da başka bir grup olarak ele alarak "unutulmaktan korkan" insan grubunun diğer gruptan farklarını ortaya koyabilirim. bu grubu bir defa grup olarak adlandırdığım için onu alt gruplarına ayırabilir, keyfiyetle veya somut nedenlerle daha da alt gruplara, ta ki her bir bireyi ayrı tipolojilerle sınırlanayana kadar aşağılara inebilirim. daha da aşağılık bir iş yapamam denebilir, çünkü bu iş sonunda tamamen keyfiyete dayanabilir. keyfine göre insanları bölmenin cezasını eşime sorup öğrenebilirim, ya da aşağılık olmaya alışırsam bu çaba içerisinde cezaları hiç önemsemeyebilirim. belki cezanın büyüklüğü karşısında şoke olabilir, yurt dışına kaçmayı bile düşünebilirim. bütün bunları daha ne kadar ileri gideceğimi bilemediğim için aklımdan geçiriyorum, geçiriyorum ki yarın bir gün hazırlıksız yakalanmayayım, sınır kapılarında, hava alanlarında...
unutulmaktan korkan insanlar var. birisini çok yakından tanıyorum. ondan daha da yakından tanıdığım başka bir kişi daha var. ama o kendinden bu kadar aşağılık bir biçimde bahsedilmesini istemez. eğer ondan bahsetmeye başlarsam nerede duracağımı ben de bilemeyeceğimden, girişemiyorum unutulmaktan korkanlara onu örnek olarak göstermeye.
tanıdığım kişi, anlatacağım olan tanıdığım, çok iyi bir insan. yol gösterici, ayrıca gösterdiği yolları takip eden bir kişi. bir çok konuda, oldukça fazla konuda veya. o kadar yol kat etmiş. o kadar ki, yine de tanıdığı, tanıştığı herkesin kendisini hatırlamasını, yalnız hatırlamak da yetmez elbet, iyi bir şekilde hatırlamasını diler. belki de binlerce insanla tanışmıştır, konuşmuş, gezmiş, yemek yemiştir. onlarla geçirdiği zamanlardan geriye çok iyi bir intiba bırakmak ister. yalnız şunu atlamamalı, unutulmaktan korkan insan grubunun alt gruplarından birisine mensuptur, o alt grup da yaptıkları-ettikleri yalansız, riyasız olanlardır. bu gruptakiler bir şeyler için çabalarlar. çabalarını çabalarlarken düşünüp kurup çabalamazlar. bir iç dürtü ile hareket ederler. adını koyamadıkları bu dürtü sayesinde çabalarını sanki olması gereken buymuşcasına yapmalarına neden olur. hayat tarzıdır, davranış kalıbıdır, sürekli bir çabadır yaşayışları...
...
Pazar, Eylül 05, 2010
Tekrar Açıyorum Pencereleri
Açıyorum ki temiz hava girsin içeri. Kaldı ki kapalıyken de pek elim gitmedi yazmaya. Yazdıkça büyütecektim içimdekileri. Gerek yok.
Yeniden atalım bakalım zarı... Kaç gelecek, kaç düşecek yere?
Yeniden atalım bakalım zarı... Kaç gelecek, kaç düşecek yere?
Perşembe, Mayıs 06, 2010
Perşembe, Nisan 22, 2010
Yeşil - Kırmızı
Demiryolu renklerinden birisidir. Mavi Lacivert, Lacivert - Beyaz, Lacivert - Kırmızı, Siyah - Kırmızı gibi...
Trenimi kaybetsem de renklerimden vazgeçemiyorum.
Trenimi kaybetsem de renklerimden vazgeçemiyorum.
Çarşamba, Nisan 21, 2010
Yani
Yani ne? Nedir? Ne yazmak lazım, ne demek? Yazılar yazıldı, söylenenler söylendi, konuşsak ne değişecekti? Dertlenen arkadaşım var, konuşmadık diye. Ama dertlerini yaşamaktansa kalkıyor benim derdime dert ekliyor. Bana da "kızgınsın, çünkü haksızsın" diyor.
E, o da kızgın değil mi? O hem kızgın hem haklı olabilir mi? Olabilirse de olsun, benim kriterim ben'im.
Ben daha da kızgınım, demek ki en haksız benim!
E, o da kızgın değil mi? O hem kızgın hem haklı olabilir mi? Olabilirse de olsun, benim kriterim ben'im.
Ben daha da kızgınım, demek ki en haksız benim!
Salı, Nisan 20, 2010
Karıncalar
Aralarındaki husumetleri çözerlerse ve birlik olabilirlerse, karıncalar, gelecekte dünyanın hakimi olacaklar. Buna inancım tam.
Virüsler biraz daha beklemeli.
Virüsler biraz daha beklemeli.
Pazartesi, Nisan 19, 2010
Kapattım...
Dışarıdan çok gürültü geliyordu. Dışardan çok polen geliyordu. Ne kulaklarıma kıyabilirim ne de yüzüme, gözlerime.
Ben de pencereleri kapattım.
Ben de pencereleri kapattım.
Cumartesi, Nisan 17, 2010
Canım Çok Sıkıldığında...
Mail adresimi açıp, eski mailleri okuyorum.
Haksız olduğum konularda tekrar kızgınlığa kapılıyor, rahatlıyorum. Ne de olsa, kızgınım çünkü haksızım.
Arşiv iyidir.
Haksız olduğum konularda tekrar kızgınlığa kapılıyor, rahatlıyorum. Ne de olsa, kızgınım çünkü haksızım.
Arşiv iyidir.
Cuma, Nisan 16, 2010
Bildiklerime Dair
Bilemediklerimin bildiklerimden fazla olduğuna eminim. Bu çok açık, ispata dahi gerek yok. Bu yüzden bilemediklerim için hayıflanabilirim, ama kendimi onlarla yargılayamam. Bildiklerim ise kısıtlı, her daim elimin altındalar, gözümün önündeler. Kendim hakkında fikirlere kendim hakkında bildiklerimle ulaşabilirim, belki de ulaşmalıyım.
Bilmediğim başkaları ile kendimi bir tutamam. Bilmediğim kişilerle kendimi sınıflayamam. O zaman da her şeyin ölçüsü yine ben oluyorum, yüzyıllar öncesini doğruluyorum.
Ben çok fazla kitap okumadım, dünya klasiklerini yalayıp yutmadım. Yoğun bir şekilde ilkokulda, biraz da orta okulda okudum. Ortalama bir insan için iyi bir okur sayılabilirim. Okumak için iyi bir yer olduğunu düşündüğüm tuvalette okuduğum kitapların sayısı şimdiden dördü buldu. Halbuki klozeti daha erken yaptırsaydım belki bugün daha kültürlü bir insan olabilirdim.
Bildiklerim daha fazla olurdu, kendimi daha iyi tartardım, kendi hakkımda daha isabetli kararlar verebilirdim. Dostlarımla, arkadaşlarımla, dostum ve arkadaşım olmayan kişilerle daha sağlıklı ilişkiler kurbilirdim. Beni tanıyan bir çok insan onlarla sağlıklı ilişkiler kurduğumu söyleyecektirler. Bazı insanlar ise bu konuda bugünlerde çekimser kalabilirler.
Daha çok kitap okusaydım, daha büyük adam da olabilirdim.
Ama, aması var. O da sonra.
Bilmediğim başkaları ile kendimi bir tutamam. Bilmediğim kişilerle kendimi sınıflayamam. O zaman da her şeyin ölçüsü yine ben oluyorum, yüzyıllar öncesini doğruluyorum.
Ben çok fazla kitap okumadım, dünya klasiklerini yalayıp yutmadım. Yoğun bir şekilde ilkokulda, biraz da orta okulda okudum. Ortalama bir insan için iyi bir okur sayılabilirim. Okumak için iyi bir yer olduğunu düşündüğüm tuvalette okuduğum kitapların sayısı şimdiden dördü buldu. Halbuki klozeti daha erken yaptırsaydım belki bugün daha kültürlü bir insan olabilirdim.
Bildiklerim daha fazla olurdu, kendimi daha iyi tartardım, kendi hakkımda daha isabetli kararlar verebilirdim. Dostlarımla, arkadaşlarımla, dostum ve arkadaşım olmayan kişilerle daha sağlıklı ilişkiler kurbilirdim. Beni tanıyan bir çok insan onlarla sağlıklı ilişkiler kurduğumu söyleyecektirler. Bazı insanlar ise bu konuda bugünlerde çekimser kalabilirler.
Daha çok kitap okusaydım, daha büyük adam da olabilirdim.
Ama, aması var. O da sonra.
Salı, Nisan 13, 2010
Bugün Benim Doğum Günüm
Bugün benim doğum günüm.
Son bir kaç yıldır doğum günlerimde anormal sıkıntılı oluyorum. "Bir gecede bir sene yaşlananlar"dan oluyorum. O yüzden bu sene pasta dahi kesilmemesini rica ettim Nazife'den. O da kabul eder göründü, umarım sözünde durur.
Şu ana kadar; Nazife kutladı, gece saat 12'yi az geçe. Sonra sabahın köründe (08:25) İrem aradı. İş yerinde Erman, Gökhan tebrik etti. Toycan abi, mail attı, Burhan abi de Efes İntranet sitesinden görmüş. Onlar da kutladılar. Bu arada Mali İşler Direktörü Volkan bey de kutlama maili atmış. Ona nasıl cevap vereceğimi bilemedim, şaşırdım ayrıca, hayırlısı artık. Yavuz mail atmış, az önce okudum. Şu sıra aramız biraz ekşi, mail o yüzden. Annem ve babam aradılar, on dakika kadar önce, zaten bugün yeteri kadar doluyum, onlarla daha da doluyum şimdi... Az önce de Meral aradı. Son günlerde yaşadıklarımız değerlendirdik biraz.
Umuyorum bundan sonra kimse aramaz.
-o-
Eklemeler: Beyhan hanım, müdürlere, şeflere kendi elemanlarının doğum günlerini bildiren bir mailden öğrenmiş, o da aradı. (13:28)
Karadeniz Satış Müdürlüğünden Mine hanım neşeli, civelek bir mesaj göndermiş, sağolsun. O da intranet sayfasından görmüş. Biz de tam o sırada onun kulağını çınlatıyorduk Beyhan hanımla. (14:32)
Kemal Uçar, Bonus Card, World Card, Flexi Card kısa mesajla kutladılar. Safi zarar bunlar.
Timur ve Serdar aradı (15:06 -15:17). Timur TUS'a girecek bu hafta sonu. Spor hekimliği istiyordu, umarım alacak, tekrar Ankara'ya gelecek. Serdar her sene hazıra konuyor, call-back yapıyor. Dündü onun doğum günü.
Özge, Hüseyin, Selçuk, Gürkan, Neslihan diğer arayanlar. Kemal mesajının yanı sıra akşam saatlerinde aradı.
Akşam iş yerinde (evime 60 km.) halı saha maçımız vardı. Tam maç başlayacakken bir de kimi göreyim! Nazife, tellerin arkasından bakıyor. Sağolsun, gelmiş. Çok güzel bir sürpriz yapmış oldu. Maç sonrası kayınvalidelerdeydik, o kadar yorulmuşuz ki eve gidemedik, orada uyuduk. Bu arada geleneği bu sene de bozamadım. Yine pasta kesildi. Sağolsunlar diyorum, hayırsızlığın alemi yok. Ne kadar da sıradan bir gün olmasını istediysem de ailem sayesinde olamadı.
Gelecek sene şansımı tekrar deneyeceğim...
Bu sene de geçti...
(Anormal geç gelen edit: 14 nisanda Ahmet ve Melike aradılar, Ahmet 13 - 15 arasında kalmış, 14'ünde aramayı uygun görmüş. Gevşek...)
Son bir kaç yıldır doğum günlerimde anormal sıkıntılı oluyorum. "Bir gecede bir sene yaşlananlar"dan oluyorum. O yüzden bu sene pasta dahi kesilmemesini rica ettim Nazife'den. O da kabul eder göründü, umarım sözünde durur.
Şu ana kadar; Nazife kutladı, gece saat 12'yi az geçe. Sonra sabahın köründe (08:25) İrem aradı. İş yerinde Erman, Gökhan tebrik etti. Toycan abi, mail attı, Burhan abi de Efes İntranet sitesinden görmüş. Onlar da kutladılar. Bu arada Mali İşler Direktörü Volkan bey de kutlama maili atmış. Ona nasıl cevap vereceğimi bilemedim, şaşırdım ayrıca, hayırlısı artık. Yavuz mail atmış, az önce okudum. Şu sıra aramız biraz ekşi, mail o yüzden. Annem ve babam aradılar, on dakika kadar önce, zaten bugün yeteri kadar doluyum, onlarla daha da doluyum şimdi... Az önce de Meral aradı. Son günlerde yaşadıklarımız değerlendirdik biraz.
Umuyorum bundan sonra kimse aramaz.
-o-
Eklemeler: Beyhan hanım, müdürlere, şeflere kendi elemanlarının doğum günlerini bildiren bir mailden öğrenmiş, o da aradı. (13:28)
Karadeniz Satış Müdürlüğünden Mine hanım neşeli, civelek bir mesaj göndermiş, sağolsun. O da intranet sayfasından görmüş. Biz de tam o sırada onun kulağını çınlatıyorduk Beyhan hanımla. (14:32)
Kemal Uçar, Bonus Card, World Card, Flexi Card kısa mesajla kutladılar. Safi zarar bunlar.
Timur ve Serdar aradı (15:06 -15:17). Timur TUS'a girecek bu hafta sonu. Spor hekimliği istiyordu, umarım alacak, tekrar Ankara'ya gelecek. Serdar her sene hazıra konuyor, call-back yapıyor. Dündü onun doğum günü.
Özge, Hüseyin, Selçuk, Gürkan, Neslihan diğer arayanlar. Kemal mesajının yanı sıra akşam saatlerinde aradı.
Akşam iş yerinde (evime 60 km.) halı saha maçımız vardı. Tam maç başlayacakken bir de kimi göreyim! Nazife, tellerin arkasından bakıyor. Sağolsun, gelmiş. Çok güzel bir sürpriz yapmış oldu. Maç sonrası kayınvalidelerdeydik, o kadar yorulmuşuz ki eve gidemedik, orada uyuduk. Bu arada geleneği bu sene de bozamadım. Yine pasta kesildi. Sağolsunlar diyorum, hayırsızlığın alemi yok. Ne kadar da sıradan bir gün olmasını istediysem de ailem sayesinde olamadı.
Gelecek sene şansımı tekrar deneyeceğim...
Bu sene de geçti...
(Anormal geç gelen edit: 14 nisanda Ahmet ve Melike aradılar, Ahmet 13 - 15 arasında kalmış, 14'ünde aramayı uygun görmüş. Gevşek...)
Kaydol:
Yorumlar (Atom)







