Katkıda bulunanlar

Cuma, Kasım 19, 2010

Unutulmak

unutulmak korkusu yaşayanlar var. yarına kalmak mümkün mü, değil mi, bunun ötesine geçmişler. yarın olacak mı, olmayacak mı, bunu sormuyorlar dahi artık. bir çok sorunu çözmüşler. belli soruları aşmışlar, belli durumları veri olarak kabul ediyorlar, bunun üzerine yaşıyorlar. eski ve klasik sorular ile kafalarını bulandırmamayı tercih etmişler. haklılık payları var kendi içlerinde. saygı duymak lazım. haksızlıkları dahi olsa, onları ikna edecek değilim-değiliz. kaldı ki ben-biz, herhangi bir klasik sorunun peşinde miyiz ki, onları hizaya getirelim, inanılmaz derecede sağlam argümanlarla akıllarını yerle bir edelim. sırtlarını dayadıkları ağaçları köklerinden söküp, onları bizim onlara göre çoraklaşmış ve dümdüz ovamıza indirelim (birisini köklerinden söküp sanki o havadaymışcasına bir yere "indirmek", kelimeleri ne kadar hoyratça ve özensiz kullanmaktır, sadece kelimenin tınısını beğenip yerli yersiz zikretmektir).

hasılı, bir iki soru ileriye gittiler diye kimseyi hakir görmemek lazım. "temelsiz" diye değerlendirmemek lazım (deminki kökler örneğine tekrar hoyratça bir tezat, yakıştırma, yalnız bir defa kökleri var dedik, ve bir defa da söktük o kökleri, geri dönüş yok). bizim derdimiz kendimizle olmalı. ya da artık tekile dönebilirim: benim derdim benimle olmalı, benimle olanlarla değil -bak sen şu işe!-. soru neydi peki, unuttum, yukarıya baktım, hatırladım: unutulmak?

unutulmaktan korkan bir grup insan var. en azından birden fazla tanıdığım "unutulmaktan korkan" olduğu için bir grup diyebilirim. onları gruplandırarak, dünya üzerinde kalan diğer insanları da başka bir grup olarak ele alarak "unutulmaktan korkan" insan grubunun diğer gruptan farklarını ortaya koyabilirim. bu grubu bir defa grup olarak adlandırdığım için onu alt gruplarına ayırabilir, keyfiyetle veya somut nedenlerle daha da alt gruplara, ta ki her bir bireyi ayrı tipolojilerle sınırlanayana kadar aşağılara inebilirim. daha da aşağılık bir iş yapamam denebilir, çünkü bu iş sonunda tamamen keyfiyete dayanabilir. keyfine göre insanları bölmenin cezasını eşime sorup öğrenebilirim, ya da aşağılık olmaya alışırsam bu çaba içerisinde cezaları hiç önemsemeyebilirim. belki cezanın büyüklüğü karşısında şoke olabilir, yurt dışına kaçmayı bile düşünebilirim. bütün bunları daha ne kadar ileri gideceğimi bilemediğim için aklımdan geçiriyorum, geçiriyorum ki yarın bir gün hazırlıksız yakalanmayayım, sınır kapılarında, hava alanlarında...

unutulmaktan korkan insanlar var. birisini çok yakından tanıyorum. ondan daha da yakından tanıdığım başka bir kişi daha var. ama o kendinden bu kadar aşağılık bir biçimde bahsedilmesini istemez. eğer ondan bahsetmeye başlarsam nerede duracağımı ben de bilemeyeceğimden, girişemiyorum unutulmaktan korkanlara onu örnek olarak göstermeye.

tanıdığım kişi, anlatacağım olan tanıdığım, çok iyi bir insan. yol gösterici, ayrıca gösterdiği yolları takip eden bir kişi. bir çok konuda, oldukça fazla konuda veya. o kadar yol kat etmiş. o kadar ki, yine de tanıdığı, tanıştığı herkesin kendisini hatırlamasını, yalnız hatırlamak da yetmez elbet, iyi bir şekilde hatırlamasını diler. belki de binlerce insanla tanışmıştır, konuşmuş, gezmiş, yemek yemiştir. onlarla geçirdiği zamanlardan geriye çok iyi bir intiba bırakmak ister. yalnız şunu atlamamalı, unutulmaktan korkan insan grubunun alt gruplarından birisine mensuptur, o alt grup da yaptıkları-ettikleri yalansız, riyasız olanlardır. bu gruptakiler bir şeyler için çabalarlar. çabalarını çabalarlarken düşünüp kurup çabalamazlar. bir iç dürtü ile hareket ederler. adını koyamadıkları bu dürtü sayesinde çabalarını sanki olması gereken buymuşcasına yapmalarına neden olur. hayat tarzıdır, davranış kalıbıdır, sürekli bir çabadır yaşayışları...

...

Hiç yorum yok: