Katkıda bulunanlar

Salı, Temmuz 19, 2011

birikinti

biriktiriyorum. daha doğrusu ben bi şey yapmıyorum, o geliyor, geliyor, birikiyor. yükselen ve alçalan dev su kütleleri gibi, onların kıyıya getrip bıraktıkları, bırakıp unuttukları -ama mutlaka verdiğini geri alacaktır deniz ve diğerleri- şişip kabaran, etrafındaki kalıbın tek kaçışı olan tepeden akıp giden o havuçlu kekin taşması gibi birikiyor. hem kabarıyor, kabardıkları kaybolmuyor. gidip bir engele kadar ilerliyor. dönüşü de mümkün değil, olduğu yerde birikiyor. dedim ya, birikiyor. biriktikçe üstünden almalı, azaltmalı birikenleri. yoksa tıkayacak tüm gözeneklerini aklın, ve tahliye kanalları olmazsa iç basıncı düşmez bu kafanın.

akmalı parmakların ucundan. blok olarak, aralıklı olarak, kokulu olarak, renksiz olarak, aşık olarak, kavga ederek, sema ederek... ellerle akmalı, eller şahittir iyiye de kötüye de. karşıtlıkların varlığını ellere sormalı. ikisini de tutan, ikisini de bırakan. birinden diğerine veren ellerdir çünkü. dil şişse de el indirir. kol kalksa da el vurur. elin ettiğini göz görür, dil çiler.

kana kana su içer gibi, dayandım elimdeki kitabın yapraklarına. bir çırpıntı geldi, içeriden. ses veriyor. "senin aslın nerede? suretin ise çok silik" ara sıra bir kıvılcım çakıyorum, aydınlanıyor bir anlığına yüzüm ve etrafımdakiler. kaç "ben" var benim etrafımda? içimden çıkardıklarım kaç kişi? içimde kalanlar ne derler? onları duymaya göz gerek, okumak gerek. çıkarmaya eller. dil de yetmez. dil hızlı düşünür, hızla çıkarır içeriden. ama dışarının havası, basıncı tıkıverir çıkanı gerisin geri. vurgun yiyen dalgıçlar gibi yığılıverirler. harlı harlı yanan bir fırının alazını yiyip de bükülüverirler, yanıp dökülüveren kibritler gibi. hızla çıkıp kaybolanlar da vardır. içki sofralarında çıkarlar dışarı, ateşin etrafındaki zebaniler gibi dans ederler. ta ki ahlaksızlığın cazibesi ve umarsızlığın mutluluğu, sabahın utancı ile yer değiştirene kadar.

alkolle dışarı çıkardığım benler, geri gelmezler. sonsuza uğurlanır, bir daha ortalıkta gözükmezler. bu benleri kimse dikkate almaz zaten. ancak içki masalarının uhrevi ortamından alınan zevk ile bir araya gelip içindekileri dışarıya çıkartan, içleri boşaldıktan sonra aradıkları huzuru bulabileceklerine inananlar doldurular masaları. ortalık benden geçilmez; sen, siz, onlar kaybolur. herkes kendini anlatır, bazen sadece bir kişi anlatır, kimselere vermez sırayı. o kadar ben çıkar ki ortaya, bazen diğerleri çıkartmak istemez suretinden türettikleri asıllarını.

böyle böyle, çıkarta çıkarta birikiyor, alkollü alkolsüz, okurken okudukça, konuşurken susarken. rüyalar görürken...

Hiç yorum yok: